22 Haziran 2023 Perşembe

Çiftçi

Atatürk, dinlenmek için gittiği Florya Köşkü’nde Selanik'ten çocukluk arkadaşı Nuri Conker’le birlikteydi. Conker'in bir arkadaşının üstü açık arabası vardı. Atatürk o arabayı köşke getirtmesini istemişti. Nuri Conker’in arkadaşı gelince, Atatürk onun ceketini ve şapkasını da almıştı. Daha sonra Atatürk, köşke gelen misafirin kılığına girerek, Nuri Conker ile köşkten kaçarcasına çıkmışlardı.  

Küçükçekmece taraflarına geldiklerinde, artık şehirden epey uzaklaşmış durumdalardı. Atatürk, yan tarafta tarlasını süren bir çiftçi görünce. Conker’e seslendi;

-Burada duralım.

Atatürk, arabadan iner inmez tarlaya daldı. Çiftçinin yanına gitti. O günlerde internet yok, tv yok, gazete de gelmiyor oralara, köylü Atatürk’ün neye benzediğini nereden bilsin. En fazla paranın üzerinde görüyordur. O da köylü de yok. Kendisine doğru gelmekte olan, şık giyimli birini görünce köylü duraksadı. 

-Ağam merhaba. Buradan geçiyorduk da, seni görünce durduk.

-Buyur beyim.

-Sen neden tek öküzle kağnıyı sürüyorsun?

-Diğer öküzümü vergi memurları aldılar.

-Devlet mi aldı? Nasıl devlet aldı?

-Vergi borçlarımı ödeyemedim, el koydular.

-Olur mu canım öyle şey.

-Valla oldu beyim. 

-İyi de bu saçmalık. Muhtar’a gitseydin. 

-Aman beyim, muhtarın haberi yok mu sanarsın. Vergi memurları bana gelmeden önce ona gidip yerimi yurdumu sormuşlar. Muhtar da göstermiş.

-Kaymakam’a gitseydin, derdini anlatsaydın.

-Beyim kusura bakma da sen çok safsın. Zaten vergi memurlarını gönderen O değil mi?

-Valiye gitseydin. Böyle böyle oldu deseydin.

-Aman beyim, bilmez misin sağır bir adamdır, sesin ona ulaşmaz.

-Başbakan’a gitseydin.

-O da sağırın sağırıdır. Bizi duyamaz.

Atatürk, cebinden sigara tablasını çıkarıp, köylüye sorar.

-Sigara içer misin?

Köylü elini uzatıp tek dal sigarayı alıp, cebinden çıkarttığı çakmakla da Atatürk’ün sigarasını yakmıştır. Atatürk, "neden Gazi Paşa’ya gitmedin" diye sorar. Köylü ona öyle bir cevap verir ki, Atatürk çok üzülür.

Memleketin bin türlü sorunundan bir süre uzaklaşmak için çıktığı bu kısa yolculukta, Atatürk başka bir sorunla karşılaşmıştır. Köylüye eksik olan öküzünü alabilmesi için bir miktar para vererek “kolay gelsin” diyerek arabasına binip, Florya’ya doğru yola çıkar. Köşke geldiklerinde Nuri Conker’e “git o köylüyü akşam yemeğine buraya getir” der. Emir subayına da talimat verir. Valiyi, bakanları, başbakanı acilen çağır, akşam karşımda olsunlar.

Akşam olunca çağrılanların hepsi yemek masasının etrafında beklemektedir. Atatürk içeri girer, yerine oturur. Selamlaşma faslından sonra Atatürk o akşam neden onları çağırdığını açıklar.

-Az sonra buraya efendiniz gelecek.

Bu arada Nuri Conker, köylünün yanına gittiğinde, sigarasından içtiği adamın Atatürk olduğunu, onu akşam yemeği için köşke beklediğini söyleyince, köylü çok korkar. Atatürk için söylediklerini düşünür ve paniğe kapılır. Nuri Conker güç bela onu köşke getirir. Atatürk’ün emir subayı bir kolunda, Nuri Conker diğer kolunda Halil Ağa’yı bin bir güçlükle içeriye sokarlar. Halil Ağa’nın geldiğini gören Atatürk ayağa kalkıp, hemen yanındaki koltuğu işaret ederek buyur eder.

Gergin ve ürkmüş Halil Ağa, dizleri titreyerek koltuğa oturur. Atatürk söze girer;

-Bugün seninle konuştuklarımızı bire bir bu arkadaşlara anlatmanı istiyorum. Neden kağnında bir öküzün var? Diğer öküze ne oldu?

-Aman Paşam, ayıp olur, yapmayın etmeyin.

-Ayıp olmaz. Sen bana bugün bu masadakiler için ne söylediysen, bunların suratına söylemen için buradasın. Korkma, söyle hadi.

-Vergi borcum vardı, vergi memurları el koydu.

-Yahu öyle şey olur mu? Kaymakam’a neden gitmedin?

Halil Ağa, sofradakilere şöyle bir bakar. Neyse ki Kaymakam masada yoktur. 

-Beyim kusura bakma da sen çok safsın. Zaten vergi memurlarını gönderen O değil midir?

-Peki Vali’ye neden gitmedin? Bana verdiğin cevabın aynısını söyle lütfen.

Halil Ağa, sofradakilere bakar. Vali (Muhittin Üstündağ) orada oturmaktadır. Yine de cevap verir.

-Aman beyim, bilmez misin sağır bir adamdır, sesin ona ulaşmaz.

Atatürk’ün has adamı olan Vali ile İsmet İnönü hiç geçinemez. Bu cevap İsmet İnönü’yü kahkahaya boğar. Bunun üzerine Atatürk devreye girer.

-Dur İsmet, sıra sana da gelecek.

Atatürk, Halil Ağa’ya dönerek sorar. 

-Peki Başbakan’a niye gitmedin?

Halil Ağa, önce cevap vermek istemez. Bunun üzerine Atatürk onu yüreklendirir.

-Korkma söyle, sen burada benim özel konuğumsun. Bana ne dediysen aynısını burada söyle.

Atatürk’e sırtını dayayan Halil Ağa, cevabını tekrarlar.

-O da sağırın sağırıdır. Bizi duyamaz.

Bunun üzerine İsmet Paşa dışındakiler kahkahayı basar. Masadakiler gülüşürken Atatürk, Halil Ağa'ya yine sorar.

-Peki Gazi Paşa’ya neden gitmedin?

-Yoooo Paşam, beni öldürsen senin için söylediklerimi burada senin yüzüne söyleyemem.

-Peki o zaman ben söyleyeyim. Kendisine neden Gazi Paşa’ya gitmediğini sorduğumda bana; “Gazi Paşa köşkünde yer içip, yan gelip yatar. Ne anlar bizim derdimizden” diye cevap verdi. 

Az önce kahkahalar atanlardan artık ses seda çıkmamaktadır. Atatürk, eline rakı şişesini alır, dönüp sorar;

-Sen içmez misin Halil Ağa.

-Paşam kim bulur da içmez.

Gecenin sonunda Halil Ağa müsaade isteyip ayrılır. Atatürk, onu evine kadar bırakmalarını söyler. Halil Ağa gidince de, Atatürk masadakilerin içinden geçmeye başlar. İsmet Paşa’ya söylediği “Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesiydi. Siz ne yaptınız böyle?” sorusuna net bir cevap alamamıştır. Sabah olduğunda yeni bir yasa çıkar. Artık çiftçinin ve ailesinin evine, tarlasına, hayvanına, nakil vasıtalarına ve diğer teferruatına haciz getirilemez.

Bugün, ülkemizin nüfusu (kaçak sığınmacılar hariç) 82 milyon. Tüm ülkeye sadece 500.000 çiftçi bakıyor. Sayıları da gitgide azalıyor. Hani markete gidip domates, biber, soğan, patates alıyorsunuz ya. İşte bu 500.000 çiftçinin, toprağa ektiği iyilik sayesinde. 


Peki ben bu hikâyeyi niye anlattım?


Bir çiftçinin şeker fabrikasına satacağı şeker pancarlarına karşılık bir miktar temlik kredisi veriliyor. Çiftçi de üretim için ihtiyaç duyduğu her ne ise onun için ödeme yapıyor. Bu çiftçilerden biri de Refik Gülce. Çekmeyi düşündüğü temlik kredisi ile aldığı traktörün taksitini ödemeyi planlıyor. Ancak pancar kooperatifinde mevcut yönetime muhalefet ettiği için kendisine kredi verilmeyeceği söyleniyor. Bunun üzerine Refik Gülce'nin annesi, çocuğuma haciz gelmesin, faiz binmesin diye ineğini satıyor.   

Halil Ağa'nın kağnısındaki öküzü alanlarla, Refik Gülce'nin annesine sabah sağdığı ineği öğlen vakti sattıranlar, Cumhuriyet'in ne olduğunu anlayamamış kişiler. Yaşadığım her gün, Mustafa Kemal Atatürk'ü daha çok sevmeme ve daha iyi anlamama neden oluyor. Keşke biraz da ülkeyi yönetenler, yönetmeye aday olanlar ve onlara oy verme hakkına sahip olanlar anlayabilse.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder