22 Ocak 2022 Cumartesi

Bir Meleğin Günlüğünden

Kadın, aynada kendine bakıp “saçlarımı kestirmem gerek” diye düşündü. Bir sonraki hareketi kuaförü aramak oldu. Sonra eşinin yanına giderek, şirin bir kedi yavrusunun yüz ifadesiyle sordu;

-Canım, beni bugün kuaföre bırakabilir misin?

Eşinin, şehrin park yeri olmayan en merkezi yerdeki kuaföre gitmektense, evinden 200 metre ileridekine neden gitmediğini sorgulamıştı ama biliyordu, sonunda kaybedecekti. 

-Burnunun ucundaki kuaföre neden gitmiyorsun?

Kadın bir anda tırnaklarını çıkaran yetişkin kediye dönüşmüştü.

-Aşkım, götürecek misin yoksa taksiyle mi gideyim?

Kocası, taksilere gelen zammı düşünerek hemen tornistan yapmıştı.

-Tamam tamam götürürüm.

Kadın bir anda şirin kedi yavrusuna dönüşerek devam etti.

-Sen de beni bıraktıktan sonra oğlumuzla sizinkilere uğrarsınız, dönüşte de beni alırsınız. Nasıl plan ama?

Adam, başka seçeneği varmış gibi onayladı.

-Tamam canım, sen nasıl istersen.

Eşini bıraktığı yerde, ülkenin en büyük gıda kooperatifi mağazasının önünde uzunca bir kuyruk vardı. İnsanlar ellerinde iki teneke yağ ile sanki yağmalama varmış gibi koşarak dışarı çıkıyorlardı. Kadın arabadan inmeden önce eşine sordu;

-Hayatım 500 liran var mı? Yanıma para almadan çıkmışım.

Adam, eşinin kredi kartı olduğunu hatırlatmaya gerek duymadan cebinden 500 lira çıkarıp verdi. Zira sorgularsa kaybedeceğini biliyordu. Kazanılması mümkün olmayan bir savaşa girmek anlamsızdı. Kadın arabadan inmeden önce konuştu;

-Bazen pos cihazları çalışmıyor da. 

Kadın, kuafördeki işi bitince eşini aradı. 

-Aşkım benim işim bitti, gelebilirsin.

-Tamam canım, 15-20 dakika içinde oradayız. Seni bıraktığım yerden alırım, tamam mı?

-Tamam, görüşürüz.

Adam, eşini bıraktığı yere gitti ama eşi ortalıkta yoktu. Sağda solda duracak yer de olmadığından sinirlendi.

-Neredesin, neredesin?

O sırada kadın, gıda ürünlerinin satıldığı kooperatif mağazasından aldığı ürünleri kucağına almış, kasaya doğru ilerliyordu. Bir adamın bağırtısına irkildi. 

-Lütfen birisi bana yardım edebilir mi?

Kadın kasanın önündeki kuyruğa baktı ve “lanet olsun” diye iç geçirdi. Eşi gelmiş ve onu dışarıda bekliyor olmalıydı. “Yine bir sürü laf edecek” diye geçirdi içinden. Mağazadaki adam yine seslendi.

-Lütfen birisi bana yardım edebilir mi?

Kadın etrafını süzdü ve kimsenin yardım isteyen bu adama yardım etmediğini görerek yanına gitti.

-Merhaba, iyi misiniz?

-Merhaba, sağ olun. Ben çok iyi göremiyorum da, bana yardım edebilir misiniz? Beyaz peynir arıyorum.

Kadın etrafına bakınıp, o bölümün bakliyat ürünlerinden oluştuğunu görünce;

-Burada beyaz peynir yok ki. Peynirler şurada, beni takip edin.

diyerek yürümeye başlamıştı ancak adam yerinde duruyordu. Kadın, arkasını döndüğünde, adamın yerinde durduğunu görünce garipsedi.

-Kardeşim beni takip etsene, seni peynirlerin olduğu yere götüreceğim.

-Af edersiniz, ben sizin ne tarafa gittiğinizi anlayamadım, rica etsem beni oraya götürür müsünüz?

Kadın, adama uzaktan bakınca elinde âmâ değneği olduğunu fark etmişti. Kendi kendine “ne kadar aptalım” diye söylendi. Kucağındakileri, en yakın tezgâha bırakarak adamın koluna girdi. 

-Kusura bakmayın, sizin şey olduğunuzu fark edemedim?

-Kör.

-Evet ama öyle demek biraz kaba geliyor.

-Ama gerçek bu. Ben körüm.

-Ne iş yapıyorsunuz?

-Metroda yan flüt çalıyorum.

-Öyle mi? Ben yan flütü çok severim. Evlendiğimde eşime şöyle demiştim; “hayatta öğrenmek istediğim tek enstrüman yan flüt.” Hemen gitti, en iyisinden bir yan flüt aldı. Biliyor musunuz 20 yıldır öğrenemedim. Siz nasıl öğrendiniz?

-İlkokulda öğrendim. 

-Tüm geçiminizi metroda yan flüt çalarak mı sağlıyorsunuz?

-Annemle birlikte yaşıyoruz. Rahmetli babamdan kalan emekli maaşı da var. Şükür, geçiniyoruz.

Peynir reyonuna geldiklerinde, önlerinde birbirinden farklı fiyatlarda ve türlerde peynirler vardı. Kadın sordu;

-Ne istiyorsunuz? Keçi peyniri, koyun peyniri, inek peyniri var.

-İnek peyniri ne kadar?

Kadın, inek peynirlerine bakarak fiyatlarını söyledi.

-9 ay olgunlaştırılmış var. 72 lira. 12 ay olgunlaştırılmış var 85 lira. 

Âmâ adam bu fiyatların çok pahalı olduğunu, daha uygun fiyatlı ürün olup olmadığını sordu.

Kadın, reyondaki en pahalı ürüne elini attı.  

-Biz hep bundan alıyoruz, fiyatı da çok uygun. Kilosu 35 lira. 

Âmâ adam fiyatı duyunca “tamam” dedi. 

-Rica etsem kaşarlara da bakabilir miyiz? Bir de tereyağı lazım.

Kadın, kaşarların olduğu reyonda en pahalı kaşarı alıp, adama döndü.

-Biz hep bundan kullanıyoruz. Size tavsiye ederim. 

-Ne kadar acaba?

-İndirime girmiş, 700 gramı 25 lira.

-Gerçekten mi, fiyatı iyiymiş, bunu alalım.

-Bir de tereyağı istiyordunuz değil mi?

-Size zahmet olmayacaksa.

-Ne zahmeti, rica ederim. Bakın hemen burada tereyağları. Tuzlu mu, tuzsuz mu istiyorsunuz?

-Tuzsuz lütfen.

Kadın hepsinin fiyatlarını yarı yarıya sayıyordu. Kör adam kadına sordu.

-Siz hangisini önerirsiniz?

-Valla ben en ucuzundan kullanıyorum. 

-Tamam, bana da aynısından alabilir misiniz?

Kadın, reyondaki en pahalı tereyağına elini uzatıp, iki tane almıştı. Beraber kasaya doğru ilerlediler ama kasada epey sıra vardı. Âmâ adama “burada bekleyin” deyip, kolundan çıkarak ilerledi. Sıradakilere rica ede ede tek başına en öne kadar gelmişti. Kasadaki görevlinin kulağına eğilip, ödemeyi kendisinin yapacağını, âmâ adama şanslı 1000. müşteri olduğunu ve aldıkları karşısında ücret ödemeyeceğini söylemesini rica etti. Kasadaki kadın gülümseyerek onayladı.

O sırada dışarıda onu bekleyen eşi aradı.

-Hayatım neredesin? Burada park yeri yok, trafik polisi ceza yazacak, hemen gelmelisin.

-Tamam aşkım, kasadayım, hemen geliyorum.

Kadın, âmâ adamın koluna girerek, izin aldığı sıradakilerin en önüne geçti. Önce ellerindekileri bıraktı, cüzdanındaki kredi kartını kasiyere verdikten sonra adama seslendi.

-Beyefendi, eşim dışarıda beni bekliyor da, bundan sonrasını siz halledebilir misiniz?

Adam boşluğa bakarak cevap verdi.

-Teşekkür ederim, ben hallederim. 

O sırada hemen arkalarında olan yaşlı bir adam, “ben yardımcı olurum” diyerek öne çıktı. Kadın cebindeki 500 lirayı yaşlı adama verdi. Eliyle sus işareti yaparak, parayı âmâ adama vermesini işaret etti. Kadın, koşarcasına mağazadan çıkarken, âmâ adam hesabı ödemek için cebindeki paraları çıkardı. Çoğu bozukluktu. Ona yardım eden yaşlı adam, onun yere parasını düşürdüğünü söyleyip, yere eğildi. Sanki yerdeki parayı almış gibi yaparak âmâ adama uzattı. 

-Paranızı düşürdünüz. Buyrun.

Kör adam elindeki paraya anlam veremeden, kasiyer kadın çığlık attı. 

-İnanamıyorum, siz bugünkü 1000. müşterimizsiniz. Aldıklarınızın hepsi mağazamızın size hediyesi. 



Kadın, kendisini bekleyen eşinin yanına gelerek arabaya binmişti. 

-Aşkım, nasıl olmuş saçlarım, beğendin mi?

-Cezayı yedik, sen bunu beğendin mi?

-Yapma ya, tüh. 

-Sen kasada değil miydin? Elinde herhangi bir poşet göremiyorum. Biz bu cezayı boşuna mı yedik?

-Sen telefon edince panik yaptım, her şeyi bırakıp çıktım. Kasada çok fazla kuyruk vardı.

Adam sinirle, el frenini indirdi. Vitese taktı ve daha yeni hareketlenmişken, birden frene bastı. Eliyle karşıdan karşıya geçen iki kişiye yol verdi.

Karşıdan karşıya geçenlerden biri yaşlı bir adamdı, diğerinin ise elinde âmâ sopası vardı. Tam yolun ortasında durdular. Âmâ adam arabaya bakarak gülümsedi. Şoför koltuğundaki adam eşine baktı. Eşi de ona gülümsüyordu. 

Evin garajına geldiklerinde adam isyanla konuştu;

-Bir daha beni hiçbir güç oraya götüremez.

Kadın, yeni doğmuş kedi yavrusu gibi konuşuyordu.

-Aşkım, sanırım ben kredi kartımı mağazada bıraktım.

 ***

Gelmiş geçmiş en iyi cover şarkılardan biri. Manowar olsam gitarımı duvara asardım. Yeni kuşak fena yardırıyor. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder