1 Mart 2019 Cuma

Ellerimle Boyadım

Müjdat ve Banu, birbirlerini delicesine seven iki sevgiliydi. İlkokulda başlayan çocukluk aşkları, tüm öğretim hayatları boyunca sürmüştü. Aşkları her ne kadar karşılıklı olsa da, birbirlerine kaçamakca bakışmalardan ibaretti. Müjdat, Banu'yu her ortamda göz ucuyla korumakta, kollamaktaydı. Banu ise Müjdat'a yaklaşan başka biri var mı diye hep teyakkuzdaydı. Neyse ki, kader onları hiç birbirlerinden ayırmamıştı. Aynı mahallede yaşıyorlardı. Neredeyse komşu sayılırlardı. Babaları, mahallenin kahvesinde çoğu zaman okey eşi olmuşlardı. Anneleri ise günlerde hep bir aradaydı. Ne var ki, üniversite sınavına girdiklerinde bile hala el ele tutuşmamışlardı. Çünkü ikisi de kalplerindekini söze dökememişlerdi. Onlar, adı konulmamış bir ilişkinin derinliklerinde kaybolmuş iki gençti.

Üniversite sınavından sonra tercihlerini yapmak için buluştular.
-Sen ne olmak istiyorsun Müjdat?
-Ben mi?
-Evet Müjdat. Burada başka kimse var mı?
-Eeeee... Şey... Ben...
-Müjdat hadi ama, ne olmak istiyorsun? Avukat mı? Doktor mu? Mühendis mi?
-Banu ben bir şey söyleyeceğim sana.
-Astronot mu olmak istiyorsun yoksa?
-Hayır.
-Eeee hadi ama ne olmak istiyorsun söylesene.
-Ben şey istiyorum.
-Evet Müjdat.
-Ben... Seninle olmak istiyorum.

Banu, Müjdat'ın yıllar sonra söylediği bu itirafı üzerine ona bakakaldı. Ne diyeceğini bilemiyordu. Müjdat devam etti.

-Ne okuyacağım önemli değil. Sen bir seçim yap. Sen neyi seçersen, ben de orayı seçeceğim. Senden ayrı olmak istemiyorum.

Banu, Müjdat'ın ellerine ilk defa o gün dokundu. Müjdat'ın ellerini avuçlarına aldı ve "doktor olmak istediğine emin misin?" diye sordu.

Müjdat, hayatı boyunca ulaşmak istediğine çoktan ulaşmıştı. Onun ellerini tutmuştu bir kere. O saatten sonra ne olacağını umursamıyordu.

-Banu, gerçekten doktor olmak istiyorsan gel işimizi garantiye alalım. Osmangazi Tıp Fakültesi uyar mı sana?
-Deli misin? Bu güzel şehirden, senden, ailemden ayrılmamak için daha güzel bir seçenek olamaz. Bir de Eskişehirspor var tabi.
-Bir an korktum, İstanbul veya başka bir yer söyleyeceksin diye.
-Hayır, ben Eskişehir'de kalmak istiyorum.
-Harika, var mısın tek seçenek yazalım. Osmangazi Tıp Fakültesi.
-Bana uyar.
-Bir de, bir şey soracağım.
-Sor bakalım.

Elleri birbirlerine kenetlenmiş haldeyken, Müjdat Banu'ya o rutin soruyu sorar.
-Banu, benimle çıkar mısın?

Banu, Müjdat'ın ellerini dudaklarına götürerek öper ve cevap verir.
-Seninle ölüme bile giderim.

.
.
.

Üniversite sonuçları açıklanır. Banu da, Müjdat da tek tercihleri olan okula yerleştirilmişlerdir. Kader onları yine ayırmamıştır.
.
.
.

Yıllar yıllar sonra, okullarının son senesinde, herhangi bir maçın öncesidir. Babaları kahvede, bu ilişkiden bihaber okey oynamaktadırlar. Anneleri de babalarından farksızdır. Banu Müjdat'ı telefonla arar.

-Müjdat neredesin?
-Aşkım, bu hafta koreografi var ya. Pankart boyuyorum.
-Tamam canım. Ben yatıyorum, sana iyi geceler.

Ertesi gün, bu sefer Müjdat, Banu'yu telefonla aramaktadır.

-Banu neredesin?
-Aşkım, bu hafta koreografi var ya. Pankart boyuyorum.
-Pankart mı boyuyorsun? Keşke haber verseydin, dur hemen geliyorum.
-Yok yok gelme, geç oldu zaten ben de birazdan eve döneceğim.
-Tamam seni gelip alayım, eve götüreyim.
-Yok gelme, buradaki arkadaşlar beni eve bırakacak.
-Kimmiş o arkadaşlar?
-Müjdatcım, aşkım, hayatım, kıskançlık yapmanın alemi yok. Sadece senin çocuklar var burada. Birisi bırakacak işte.
-Bizimkilerden biriyse sorun değil de, hani yabancı birisiyse...
-Müjdatcım pankart boyuyoruz diyorum, yabancı kim olabilir ki, hepsini tanıyorsun.
-O zaman eve dönünce bana mesaj at, tamam mı?
-Tamam aşkım, atarım.

Banu ve Müjdat, maç günü mahalleden birlikte çıkıp, maça gitmek üzere yola koyulmuşlardı. Hava kararmak üzereydi. Banu, Müjdat'a cevap vermesi zor bir soru sordu.
-Hayatım, hani sosyal medyada erkekler artistlik yapıyorlar ya.
-Nasıl yani?
-Hani "ben mi, Eskişehirspor mu diye sordu, ben de maça bilet aldım" diye caka satıyorlar ya.
-Evet aşkım.
-Aynı soruyu ben sana sorsam, ne dersin?
-Sen sormazsın ki, sen de benim kadar ESES'lisin.
-Diyelim ki sordum, ne cevap verirsin?
-Sen sormazsın.
-Müjdat var mısın, bu akşam maça gitmeyelim. Gidelim Porsuk kıyısına, Kanlıkavak'a. Açalım biraları, cepten izleyelim maçı, ne dersin?
-Banu deli misin, o kadar pankart boyadık. Koreografi yapacağız. Şimdi bu sorunun zamanı mı?

Banu, Müjdat'ı yolun ortasında durdurup sorar. "Ya şimdi Porsuk kıyısına gideriz ya da sen maça gidersin ve beni bir daha hiç göremezsin. Seçim senin."

Müjdat hiç beklemediği bu soru karşısında afallamıştır. Müjdat'ın maça dair planları vardır ve tüm planları alt üst olmak üzeredir. Bir seçim yapması gerekmektedir. 
-Ama bu haksızlık Banu.
-Müjdat kararını bekliyorum. Ben mi, ESES mi?
-Elbette ki sen hayatım. Ama maça gitsek fena mı olur?
-Hayır, bir seçim yapmak zorundasın.

Bir süre sonra nehrin kenarında, çamların altında, üzerlerinde formalar ile Banu ve Müjdat ilk biralarını yudumlarken, yayıncı kuruluş  maça bağlanmıştı. Cep telefonunun sesini açtılar. Güney kale arkasında açılan pankart ekranlardaydı. 

-Evet sayın seyirciler, Eskişehirspor taraftarının kale arkasında yaptığı koreografiyi görüyorsunuz. İnanamıyorum sayın seyirciler, pankartta "BENİMLE EVLENİR MİSİN BANU" yazıyor. Bu harika bir evlilik teklifi.

O sırada Müjdat, Banu'ya bakmıştı. Banu'dan bir cevap beklerken, "ellerimle boyadım hepsini" diye mırıldanıyordu. Banu ise soğukkanlılıkla yayını izlemeye devam ediyordu. 


Spiker tekrar söze girdi.

-Sayın seyirciler, karşı tribünden cevap geldi. Evet sayın seyirciler, şu anda ekranlarınızda canlı olarak bir aşka şahitlik ediyorsunuz. 

Kameralar kuzey kale arkasına döndüğünde, tribünlerde kartonlardan "EVET" yazmaktaydı.

***


Bir hikaye anlatıcısına, o maçın skoru ne oldu diye sormayın. Hem umurumda değil hem de maç henüz oynanmadı. Sadece, her zaman olduğu gibi, karşılıksız sevenlerin kazandığını söyleyebilirim.

Hikayelerdeki karakterlere gerçek hayatımdan isimler vermeyi kendime ödül olarak görüyorum. Ne kadar çok güzel insan tanıdığımı söylüyor her bir hikaye.

Müjdatcığım, uzaklardaki bir öğretim görevlisi olarak mutlu olacağına,
Banucuğum, o kanseri yeneceğine inanıyorum.

***

Sabri Ugan'ın youtube kanalındaki anlatımıyla dinlemek isterseniz aşağıda.


 


***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder