14 Haziran 2018 Perşembe

Süper Güçleri Olan Maç Anlatıcıları

70'lerin sonu, 80'lerin başı.
Kısaca tek kanal dönemi.
Günlerden pazar.
Sokakta maçlar yapıyoruz. Biri bitiyor diğeri başlıyor. Ta ki, mahallenin abileri takım kurana kadar.  Abilerin maçında kaleye geçmek için can atan sünnetsiz bebeleriz.

Sokaktan hiç araba geçmiyor. Mahalle fakir, o yüzden park etmiş araba da yok. Ama sokak, mahalle pazarının kurulduğu caddeye çıktığından, elinde pazar filesiyle geçen insan sayısı bir hayli fazla.

Yaşlı bir adam geçiyor, top illa ki ona çarpıyor ama oyun durmuyor. Sonra hamile bir kadın geçiyor, top illa ki ona da çarpıyor. Plastik top işte, hep gitmemesi gereken yere gidiyor. Yine de hiçbir seferinde oyun durmuyor. 

Sonra birisi köşeyi dönüyor, maç yaptığımız sokağa doğru ilerliyor. O, kaldırımdan geçerken oyun bir anda duruyor. Sanki TV'deki görüntüyü dondurmuşcasına herkes olduğu yere zımbalanmış gibi hareketsiz vaziyette bekliyor. Sokaktan TRT'de maç anlatan biri geçiyor. Hepimiz duruyor ve ona bakıyoruz. Gözden kaybolana kadar, hareketsiz. Ayağında top olan, "haydi başlıyorum" diyene kadar. Sonra ya geç geldiği için ya da iyi oynayamadığından takıma giremeyen, kenarda oturan arkadaşımız, maçı biraz önce sokaktan geçen maç anlatıcısı gibi anlatmaya başlıyor. 

Orada o maçın durması saygı duruşu gibi bir şeydir. Yaşlı bir adam, hamile bir kadın geçerken durmayan mahalle maçı, onlar geçerken durur. Çünkü onlar, biz gibilerin gerçek kahramanlarıdır. Zagor'dan güçlü, Samantha'dan sihirli, Küçük Ev'deki Mary'den daha masum.

Ne var ki, zaman hiç durmaz, geçer gider. Ve mahalle maçlarındaki çocuk büyür.
Radyoda bir şarkı çalar. Kimi eski sevgilisini hatırlayıp iç çeker; "ne güzel günlerdi" diye düşünerek.
Kimiyse sokaktan geçen kahramanlarını hatırlar. Tansu Polatkan'ın yaşlanmasına üzülürken, Halit Kıvanç'ın radyoda anlattığı son maçı hatırlar. Halit Kıvanç'ın jübilesinde radyo başında ağlayan gençliğine hüzünlenir. "Orhan Ayhan gibisi bir daha gelir mi" diye düşünür. "Allah uzun ömür versin hepsine" diye dilek tutar içinden.

Sonra takımının maçlarını izlediği şifreli kanal aboneliğini, maçları anlatanların, maç sonrası programları yapanların taraflı yayınları yüzünden iptal ettirdiğini hatırlar. Yeni neslin çocuklarının, kendi çocuklarına anlatabileceği ne kadar az hikayesi olduğuna üzülür. 

Neyse ki, zaman hiç durmaz, geçer gider. Mahalle maçlarındaki çocuk artık yaşlanmıştır.
Sabah olur ve Sabri Ugan ile ısınma turu başlar. Artık tutunacak bir dalı vardır.

***
9 Mayıs 2018 günü, Radyospor'da muhteşem bir programa imza atan, bizleri maziye götüren Okay Karacan ile Sabri Ugan'a sevgi ve minnetle. Tüm bestelerimi yaptığım İngiliz el yapımı gitarımın katili kaptan Haluk'a da bu video ile çakayım. Videonun sonunda nasıl göt oluyor ama muhahahaaaa :)

***






Yıllar sonra düzeltme: (25 Ekim 2022) Halit Kıvanç Amca'yı uğurluyoruz. Daha kaç tane kaldı ki geride? Masadan birer birer eksiliyorlar. Sabri Ugan gibi büyük bir maç anlatıcısını, hatta daha da ileri gidiyorum büyük bir filozofu, kocaman bir hiç uğruna kaybetmeyi göze alabilecek kadar kendini sektörün zirvesinde hissedenlere teessüf ederek söylüyorum, zaman gelecek Okay da, Sabri de, ben de, sen de gideceğiz bu diyardan. Gerçek şu ki, baki olarak bu kubbede sadece hoş bir sedamız kalacak. 

Söz konusu seda olunca, Sabri Ugan'ın 3 Ağustos 2018 Cuma günü, Radyospor'da Isınma Turu programındaki anlatımına bakalım. Ben yazarken böyle olmuyor ama O anlatınca bir başka oluyor.  

Ne hoş bir SEDA. 
Kaç tane kaldı ki böylesi geride? 
Hala hayattayken kıymetini bilenlere...
Mikrofonu kordonuna göre uzatanlara...
Halit Amcamın anısına, sevgi ve hürmetle...

Artık tutunacak bir dalımız da kalmamışken, hikayeyi dinlemek isterseniz aşağıda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder