23 Ocak 2018 Salı

Muhtarın Oğlu

Çinçin'i bilir misiniz?
Eğer onlardan biri değilseniz, yani Çinçinli değilseniz, O mahalleye gitmek, oralarda dolaşmak, en ilginç intihar türlerinden biri olabilir. Gençlik yıllarımda, oraların sahibi olanlar istemezlerse, oralara polis bile giremezdi. Başınızı şöyle bir kaldırdığınızda, tepede yolu olmayan evler görürdünüz. Zaten isteseniz de, gidemeyeceğiniz evler olduğunu anlardınız.

O muhitin lisesi Yıldırım Beyazıt Lisesi'ydi. Bıyıklı kızlar oradaydı. Ben Tunalı bebesiydim. Mimar Kemal Lisesi'ndeydik. Güzel, alımlı, ilik gibi hatunlar hep bizim taraftaydı. Bir nevi sosyete bebesiydik. Okul futbol takımının kaptanıydım. Saffet Sancaklı o vakitler bizim takımda fırtına gibiydi. ESES'li olmaktan ve santrafor oynamaktan, adımız Saffet'e çıkmıştı. Bir gün onlarla maçımız vardı. Devre arası olmadan maç içinde herkes bana gelip, türlü bahaneler öne sürüyordu. Neymiş efendim, "bu maçı onlara vermezsek götümüzden kan alırlarmış. Maç çıkışı bıçaklarlarmış." Devre arası oldu, rakip fena oynuyor. Kemik seslerini 19 Mayıs dış sahasında maç izlemeyi adet edinen gerçek futbolseverler bile duymaktaydı. Ben fizikliydim ama götten bacak takım arkadaşlarımız fena hırpalanmışlardı. Yenildik ama herkes bıçaklanmadığı için mutluydu. 

İşte tam da o günlerde, oraların bir muhtarı vardı. Çok uzun yıllardır orada görev yapmaktaydı. O muhtarı biz Eskişehirsporlular, yıllar sonra tanımadan sevdik. Sırf oğlu yüzünden. Evladının Cebeci İnönü Stadyumu'nda saha kenarına gelerek, tekerlekli sandalyesinde ona sarılması dün gibi aklımızdadır. 


Muhtarın oğlu, Eskişehirspor tarihinde takımdan gönderilmesin diye taraftarın yürüyüş yaptığı tek futbolcudur. Yine de, o yürüyüşten bir yıl sonra gönderilmiştir. Hem de geçen ay kulübü mecburen emanet ettiğimiz başkan tarafından. Alt yapıdan  yetişmiş olsa bile kulübünü icraya verebilecek kadar alçalan bugünün sözde futbolcuları gibi değildir. Eskişehirspor'dan alacağı olmasına rağmen, kulübe icra getirmemiş, TFF'ye şikayet etmemiştir. Hakkını kulübe helal etmiş, arkasını dönüp gitmiştir. Yetmemiş, kulübün genel kurul üyesi olmuştur.

Sizler bilemezsiniz ama telefonda bir görüşmemiz vardır. 
-Kaptan, kulüp sahipsiz kalacak, bir şey yapmalıyız.

Defanstaki son adam edasıyla;
-Biz varız be abicim, kellemizi koyarız gerekirse, Eskişehirspor öyle kolay kapanır mı?

Telefonu kapatmışımdır ve ağlamaktayımdır. Sırtını yaslayacağın bir dost olması, senin gibi endişelenen ama senden daha dirayetli birisini yanında görmek, ne de güzeldir.

Yaşı yetmeyenler, İsmail Arca gibi gerçek kaptanları bilmeyenler, Zafer Şahin gibi kaptanları hatırlasınlar diye anlatmaya devam ediyorum.

2017 yılı sonlarında, Balgat'ta Çinçin'li bebelerin kafesindeydik. "Karadeniz Ereğlispor beni istiyor" dedi. Daha iki gün önce bakmıştım BAL ligi puan durumuna. "Çok zor" dedim. "Zor bizim göbek adımız" dedi. "En doğru kararı sen verirsin" dedim. Teklifi kabul etti, valizini topladı, Kasım ayı başlarında Karadeniz Ereğli'ye gitti.

5 Aralık 2017 tarihinde, Eskişehirspor'un ilk kaptanlarından  Agop Mehmet vefat etti. Agop Mehmet, Karadeniz Ereğlispor'un tarihinde çok önemli bir simgedir. O, kulübün gelmiş geçmiş en büyük teknik direktörüdür. Karadeniz Ereğlili Ertuğrul Sağlam'ın da hocasıdır. Kaptan'a dedim ki, "artık sorumluluğun daha fazla. Bu takımı şampiyon yapmak zorundasın. Agop için başarmalısın."

Muhtarın oğlunun takımı Ankara'ya geldi. Sincan Belediye maçına. Onu yalnız bırakmamak için atladım gittim. Muhtarın oğlunun takımı öndeydi. Devre arası gözüme tükürük köftecisi ilişti. Kim bilir kaç yıl olmuştu, stadyumda köfte ekmek yemeyeli. Köftecinin yanına gittim. Sıra vardı. Sıra bana geldiğinde, maç başlamıştı.  "Yap" dedim "bana bir yarım".  Sonra karşı tribünden, Ereğli'den gelen deplasman taraftarlarının sesi duyuldu. "Goool" 

Koştum baktım, muhtarın oğlunun takımı gol atmış. 

Döndüm köfteciye. Dedim iyi pişsin. Derken bir ses daha. "Gooool"

Koştum baktım, yine muhtarın oğlunun takımı gol atmış. 
"Ulan" dedim kendi kendime, "bir köfte ekmek bu kadar pahalı olur mu?"

Muhtarın oğlu, Kasım başında 11 puan gerideyken takımın başına geçmişti. O günden beri oynanan her maçı kazandı. Ve bugün artık lider. Geride 10 tane lig ve bir tane play-off maçı var.



Güvenilir bir dost, iyi bir kaptan olmasının yanına harika bir hocalığı da ekledi. O, bizim takımın kaptanı Zafer Şahin. 

Saçına, sakalına aklar düşmüş olsa da.


Tüm bu başarının arkasında ise, çoğunuzun bilmediği tek bir kadın var. 
Ona bakınca, aşkın gücünü görmemek imkansız.
O harika kadına selam olsun. Bu hikayenin adı muhtarın oğlu olsa da, gerçek kahramanı muhtarın gelinidir. 
O kadın, gölgede büyüyen bir çiçek gibi.

Ve o güzel kadının gölgesinde olgunlaşanlar, gün gelecek Eskişehirspor için çok daha büyük tarihler yazacaklar.

***

Bugün son maçlar oynandı. 18 maçta 16 galibiyet 1 beraberlik 1 mağlubiyetle ligi 2 puan geride 2. bitirdi. Şampiyonluk gelmedi ama ben onunla öylesine gurur duyuyorum ki. Çünkü O muhtarın oğlu. Çünkü O bizim büyük kaptanımız. 









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder