13 Mayıs 2017 Cumartesi

Anneler Günü Rüyası

Dükkanın kapısı açıldı. Çok uzun süredir görmediğim, çocukluk arkadaşım içeri girdi. Şaşırmıştım. Ne diyeceğimi bilemedim.

-naber lan.
-lan olm senin ne işin var burada?
-gideyim mi?
-olur mu lan öyle şey. Gel sana bi sarılayım.

Oradan buradan konuştuktan sonra, içeriye patron girdi.

-selam gençler.
-patron bu benim dostum Serdar.
-merhaba Serdar.
-merhaba efendim.
-Hilmi'nin arkadaşı olduğuna göre, bizdensin.
-yok patron, bu herifçioğlu bizanslı.
-olsun be Hilmi. Sonuçta senin dostun değil mi? Renklerin önemi yok.
-patron bildiğin gibi değil, Bu ne yaptı zamanında bir bilsen.
-ne yaptı?
-bizim tesislerin tabelasına işeyip bana resim gönderdi.
-vay puşt oğlu vay. Eh sen ne yaptın bunun karşılığında?
-ne yapayım patron. Bizanslıyla bizanslı olunur mu hiç?
-olunmaz tabii. Aferin Hilmi, uyma bunlara. Serdar,  bizim Hilmi bir şey ikram etti mi sana? Rakı var, bira var, karnın açsa her türlü yemek var.
-sağolun, buraya kadar gelmişken bir Tatar Kebabı, bir Çibörek götürdüm zaten.
-hayır bizde adettir, dayaktan önce misafirin son isteği sorulur, ondan soruyorum.

Serdar, bu cevap karşısında yerine apışıp kalmıştı. Bizim patronun tersi fenadır. Tesislerin tabelasına işemiş bir Bizanslı'yı gördüğünde, arkadaşım olmasa kıyma makinesinden geçirmişcesine hırpalardı. Serdar'ın kızaran suratı, belli ki patrona dokunmuştu. Patron ortamı yumuşatmak istemişti.

-madem dostun gelmiş, akşam benim misafirimsiniz.

Serdar, bu davete olumsuz yanıt vermişti.
-benim bugün dönmem gerek.

Patron kızmıştı. Akşam dışarı çıkıp, aleme akmak için oluşan bahanesi göz göre göre yok oluyordu.
-ne demek dönmem gerek? Bugün misafirimsin. Hilmi otelde yerini ayırt arkadaşın. Bugün bizimle.
-kalmayı isterim efendim ama dönmem gerek.

Patronun kızdığı gözlerinden anlaşılıyordu. O sırada Serdar'ın telefonu çaldı, izin isteyip dükkanın dışına çıktı.
-patron fazla ısrar etme.
-ulan bugün cumartesi akşamı değil mi? Bu akşam arkadaşınla alemlere akmayalım mı?
-patron bildiğin gibi değil.
-neymiş ulan bilmediğim, anlat da bilelim.
-Serdar yarın Ankara'da olmalı.
-neden ulan. Bu ibne Bizanslıyı pazar günleri de mi çalıştırıyorlar yoksa.
-patron bildiğin gibi değil.
-neymiş ulan bilmediğim? Bırakmıyorum işte. Misafirimdir. Otele de söyle, para almasınlar çocuktan. Ara Melih'i en büyük odayı ayarlasın.
-keşke her şey o kadar kolay olsa patron. Serdar'ın bugün dönmesi gerek.
-neden ulan neden?  Neymiş bu gece bu güzel şehirde alem yapamıyor olmamızın nedeni?
-patron, yarın günlerden ne?
-pazar.
-yani? yarın ne?
-ne ulan, söyle de bilelim. ESES'in maçı var işte. Daha ne olsun?
-yarın anneler günü patron. Sen anlamazsın, senin annen hayatta ama birileri için yarın çok daha fazlası. Serdar, kendisini bildiğinden beri, her anneler gününü annesinin mezarı başında kutluyor. Bırak, gitsin çocuk. Israr etme.
-Hilmi, senin ağzına sıçayım Hilmi. Getir ulan rakıyı. Bakma bana salak salak. Getir şu lanet olası rakıyı ulan.

***

Serdar, o gün Ankara'ya döndü. Sonra patron rakısından bir yudum alıp dedi ki, "annesi hala hayatta olan dünyanın en şanslı insanoğullarına öyle bir şarkı çal ki, anne kokusu ile toprak kokusu arasındaki farkı görebilsinler". Patron, eskiden İskandinavya'da yaşadığını söyleyip durur. O yüzden şarkıyı İsveç'den seçtim.

Umarım annesini kaybetmiş herkes, bu gece rüyasında annesini görür.
Umarım annesi hala hayatta olanlar, annelerinin kokusunu içlerine çekerler.

Şarkımız Meduza'dan geliyor. Meduza İsveçce ne demek bilmem ama Tatarca'da denizanası demek. Alt yazıyı açmayı unutmayın. Şarkıda dediği gibi "bu sadece bir rüya. Mutlaka yeniden buluşacağız."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder