25 Ekim 2013 Cuma

Musa

Lütfen play tuşuna bastıktan sonra okumaya başlayınız.





Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımla, hayat ve ölüm üzerine konuşuyorduk. Kendisi bu konularla ilgili kitaplar okuyan, araştıran ve öğretileri kendi hayatına uygulayan biri. Bana dedi ki; “Nasıl bir hayat yaşayacağımızı, biz dünyaya gelmeden önce bize gösteriyorlar. Hayat öylesine güzel bir şey ki, sonu ne kadar kötü biterse bitsin, o hayatı yaşamak istediğimiz için, o nefesi alabilmek için, bu havayı solumak için şu anda buradayız”

İnançlar başka başka. İsteyen istediğine inansın ama sanırım esas olan bizi rahatlatanın ne olduğudur.

Ama öyle hayat hikayeleri var ki, arkadaşımın inancında olanların dahi kaldırması zor. Her ne kadar başka bir inanış, “Allah hiçbir kuluna kaldıramayacağı kadar yük vermez” dese de.

En iyisi ben size hikayeyi anlatayım, sonra siz kendi inanışınıza göre değerlendirin.

Yıl 1976. Şanlıurfa’da bir çocuk dünyaya geliyor. Adını Musa koyuyorlar. Musa futbola meraklı. 18 yaşına geldiğinde, 1994 yılında Yimpaş Yozgatspor’da profesyonel oluyor. 1997’de Ankaraspor’a transfer oluyor. 1998’de Şanlıurfaspor’a, 2001 yılında da Şanlıurfa Belediyespor’a.  Hayatı 2.liglerde geçiyor.

Musa, Perihan ile evleniyor ve üç çocuğu oluyor. 2000 yılında Aleyna, 2001’de Melek, 2005 yılında ise Mehmet dünyaya geliyor.

2007 yılında bir gün, saatler gece yarısına gelmek üzereyken, Ş.Urfa’dan köylerine (Kösecik) gitmek için yola çıkıyorlar. 18. km’de sol ön lastik patlıyor. İçinde bulundukları araç, şarampole devriliyor. Kazada ne yazık ki Perihan’ı kaybediyorlar. Ama sadece O değil. 6 yaşındaki kızları Melek de, annesiyle beraber hayatını kaybediyor. Aleyna ve Mehmet yaralı olarak kurtuluyorlar. Musa gibi.

Musa, 33 yaşına kadar futbol oynamaya devam ediyor ve 2009’da profesyonel futbolu bırakıyor.

Futbolu bıraktıktan sonra sendikacılığa başlıyor. 16 yıllık başkanı devirerek, Hizmet-İş sendikasına il başkanı oluyor.

2011’de Gaziantep’ten Ankara’ya gitmek için arkadaşıyla yola çıkıyorlar. Kullandıkları araç sabaha karşı önlerinde seyreden TIR’a arkadan çarpıyor. Musa, hastaneye kaldırılırken hayatını kaybediyor. Bir süre sonra da arkadaşı.

Musa Eyyüpoğlu, hiçbir zaman çok ünlü bir futbolcu olmadığı için bu hikayeyi bilmiyor olabilirsiniz. Ama artık o aileden hayatta kalan Aleyna ve Mehmet’in hikayelerini biliyorsunuz. Umarım hükmen kaybetmezler de, hayata karşı yenik başladıkları bu mücadeleyi, uzatmalarda da olsa kazanırlar.

Hayatı güzelleştirmek biraz da bizim elimizde. Bu akşam eşinize daha fazla sokularak uyuyun. Evinizin kapısını anahtarla açmayın mesela. Zili çalın, içeriden koşa koşa gelip kapıyı açan ve “babiiiiş” diye bağıran çocuğunuzu kucaklayıp, koklayarak öpün. Yapın işte birşeyler. Akşama da maç var. Diyelim ki sizin takım yenildi. Üzülmeyin. Gerçekten yenilmenin ne demek olduğunu hatırlayın ve asla son kazananın siz olmayacağınızı bilerek yaşayın.

                                                                             
                                                                              ***


Yazarın notu; Şanlıurfa Belediyespor’lu Musa Eyyüpoğlu’nun gerçek hikayesidir. Mekanları cennet olsun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder