30 Ekim 2013 Çarşamba

Gerçek Zaferler

Play tuşuna bastıktan sonra okuyunuz.





Sahneye her çıktığında, seyirciler onun performansını ayakta alkışlıyordu. Oynadığı oyunu öylesine güzelleştiriyor, oyuncu arkadaşlarına öyle bir güven veriyordu ki, içlerinden biri repliğini unutsa, hemen devreye gireceğini biliyorlardı. Her seferinde aynı kalitede oyunu, farklı mekanlarda oynamak her sanatçının yapabileceği birşey değildi. Her ne kadar ışıkçı, ışıkları zamanında açıp kapamasa, sesçi, sesi zamanında giremese, rol arkadaşları girmesi gereken sahnede giremese, oyunu tek başına güzelleştiremezdi ama onun farklı olduğunu seyirci görebiliyordu.

Birgün yine oyun zamanı geldi. Sabah erken saatlerde acı bir haber aldı. Onu en önemli oyunlarda, kenarda tekerlekli sandalyesinde, sahnenin kenarından izleyip, onunla gurur duyan babası artık hayatta değildi. Bir sanatçı, en acı günü bile olsa sahneye çıkmalıydı. Çıktı, yine en iyi oyunlarından birini oynadı. Oyun bitince gözyaşları içinde, seyircileri selamlamadan sahneden koşarak ayrıldı. Seyirci buna anlam veremedi. Taa ki, seyircilere durumu açıklayan duyuru yapılana kadar.

Seyirci o günden sonra çok sevdiği bu sanatçıya daha fazla sevgi ve saygı duymaya başladı. Oyundan gelen geliri ceplerine koydukları için oyunun sahibi olduğunu düşünenler, onun artık yaşlandığını, daha genç, daha iyi oyuncularla yola devam edileceğini duyurdu. Seyirciler, oyunun sahibi olduğunu düşünenlere karşı geldi. Bir daha izlemeye gelmeyiz dediler. Döveriz, asarız, keseriz dediler. Onun oyunun içinde kalmasını istediler. Hiç rol verilemese de, gerekirse kostümcü olarak oyunun içinde kalmasını istediler. Bunu o güne kadar hiçbir oyuncu için yapmamışlardı. Seyirci onu çok sevmiş ve sahiplenmişti. Sonunda başardılar. Sahnelenen oyun, ülkenin en büyük tiyatrosunda sahne almaya başlayana kadar onlarla birlikte oldu. Şimdilerde bu en büyük tiyatroda, oynanan her oyunda, seyirciler hala onu özlemle anmaya devam eder.


Yukarıdaki hikayenin başrol oyuncusu, Eskişehirspor, 2B'den süper lige çıkana kadar takımın kaptanlığını yaptı. Stoperdi. Birinci görevi takımın gol yemesini önlemekti. Taraftarın, oyunun içinde gol atandansa, gol yemeyi önleyen bir kişiyi baş tacı etmesi kolay değildir. Ama öyle bir kaptanlık yapmıştır ki, öyle maçlar oynamıştır ki, maç dışında takımı öyle yönetmiştir ki, taraftar ona "büyük kaptan" demeye başlamıştır.

Bugün Ziraat Türkiye Kupası'nda, Eskişehirspor Alanyaspor'la karşılaşacak. O, artık bir antrenör ve her ne kadar kalbi hala Eskişehirspor için atsa da, Alanyaspor için çalışıyor. Hem onun için hem de taraftar için, tarifi zor bir 90 dakika. Aynı sahneye yıllar sonra yeniden çıkacak. Bu sefer rakibin tarafında olsa da, tribündeki binlerce seyircinin formalarının arkasında "ZAFER ŞAHİN" yazıyor olacak.   

                                      ***

Yazarın notu: Eskişehirspor, kupadaki ilk maçını Çıksalınspor ile oynamıştı. Çıksalın'lı futbolcular için tarifi imkansız bir deneyimdi. Şimdi de bu. Skorları bir tarafa koyun. Çünkü bu masalların değeri, skorlardan daha fazladır. Futbolu futbol yapan bu masallar ve kahramanlarıdır.    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder