30 Haziran 2013 Pazar

Son Mektup

Önemsenmeyenlerin, bilinmeyen hikayesi.

Yazıyı okumadan önce lütfen "başlat" tuşuna basınız.




Yıllardır anlatılan bir hikaye vardır. Kulaktan kulağa söylenir durur. Hani şu, “bir varmış, bir yokmuş” diye başlayan ve sonu mutlaka güzel bitmesi gereken hikayelerden. Gerçek olmasını dilediğiniz türden bir hikaye.

Öğretmen olarak Yüksekova’ya ataması yapılmıştı. Doğup büyüdüğü toprakların da soğuğu meşhurdur ama oraların soğuğu pek bir farklıdır; adamın canını fena halde yakar. Belki de bu yüzden, onu en çok ısıtacağını düşündüğü Eskişehirspor atkısını boynuna dolayıp, öyle gitmişti ilk görevine. Belki elleri, ayakları üşümeye devam edecekti ama hiç olmazsa kalbini sıcak tutacaktı. Gel zaman git zaman dünkü çocuk, öğretmen bey oluvermiş, yaşadığı şehirden çok uzakta bir yerde, hayatı ve insanları tanımaya başlamıştı. Havanın yine ayaza vurduğu günlerden bir gün, ilçenin Milli Eğitim Şube Şef’i, boynundaki atkıyı görünce, bulunduğu binadan dışarı çıkarak, ona seslendi.
-Hocaaaam, merhaba.
-Merhaba.
-Boynundaki ESES atkısı mı?
-Evet
-Gelsene içeri, sana anlatacak bir hikayem var, hem hava da çok soğuk, sıcak bir çayımı içersin.

Bu sıcak davet bile içini ısıtmaya yetiyordu. Çaylarını yudumlamak için içeri girdiklerinde, hikaye dillenmeye başlıyordu.

İlçenin futbol sevdalıları, Cilospor’u kurmak için bir süredir çalışıyorlar. Sonunda federasyona resmi başvuruda bulunma zamanı gelince, karşılarına büyük bir sorun çıkıyor. Takımın giyeceği ne forma var, ne krampon, ne de tozluk. Ancak elde de yok, avuçta da. Karar veriyorlar, ülkenin en başarılı üç İstanbul takımına birer mektup yazarak durumlarını bildiriyorlar. Ses yok, seda yok. Günlerce yol bekliyorlar. Ha bugün, ha yarın formalar gelecek diye umut ediyorlar. Umutları sona ermek üzereyken, son çare olarak Anadolu’nun yükselen değeri Eskişehirspor’a da yazıyorlar. Rivayete göre aradan bir süre geçtikten sonra formalar, eşofmanlar, tozluklar, kramponlar ve futbol topları ilçeye ulaşıyor. Cilospor’u kurmak için, önlerindeki en büyük engel kalkmış oluyor. Bunun üzerine yeşil-beyaz diye düşünülen takımın renkleri, federasyona yapılan başvuruda siyah-kırmızı olarak bildiriliyor.

Aslında büyüyü bozmak istemiyorum. Hikaye güzel bitsin istiyorum ama her hikaye güzel bitmiyor. Bu hikayeyi yazıya hazırlarken, Cilospor’un kuruluşunda baş rollerden  birini oynayan, oyunculuk, yöneticilik, kaptanlık dahil, kulüpte yapmadığı görev kalmamış, Kadir Yaşar’la konuşma fırsatım oldu. Gerçek hikayeyi bir de ondan dinledim. Kulüp aslında 1964’te bir araya getirilmeye çalışılıyor. Ama o zamanlar, kulüp demek çok zor. 1968’te ise federasyona başvuruyorlar ve resmiyet kazanıyorlar. Siyah-Kırmızı renkleri seçmelerinin nedeni ise gerçekten Eskişehirspor. Anadolu’da çığ gibi büyüyen Eskişehirspor sevgisine, kilometrelerce ötedeki Yüksekovalılar da kayıtsız kalamamışlar. Renkleri yeşil-beyaz iken siyah-kırmızı yapmışlar. Evet Eskişehirspor’a da bir mektup yazmışlar. Ama üzerinden 45 yıl geçmesine rağmen, hala formaları gelmemiş. Halbuki, Yüksekova’da bazıları hala yukarıdaki hikayeye inanıyor ve anlatılıyor. Artık gerçeği bildiğimize göre, Eskişehirspor Başkanı'nın, 45 yıllık gecikmeyle de olsa, bu mektubu cevaplandırması ve bir hikayenin daha mutlu sonla bitmesine katkıda bulunması ne güzel olurdu. 45 yıl önce yazılmış mektuba cevaben, forma, eşofman, tozluk. Belki bir kaç futbol topu. Belki yağmurluk. Kim bilir, o dönemde yazılmış bu mektup, aslında hiç Eskişehir’e ulaşmamıştır. İşte bu yazı, o yüzden son mektup.

Her hikayeden çıkarılacak bazı şeyler bulursunuz ya. İşte ben onu Kadir Yaşar ile konuşmamızda söylediklerinde buldum;
-Biliyor musun, takımımız vardı diyoruz ama çoğu zaman 11 kişiyi bulamıyorduk. Hep Askeriye'den adam alırdık da, takımı tamamlardık.
-Askeriye’den mi?
-Evet Askeriye’den.

***


Yazarın notu: Çok değerli insan Müjdat Ertürk ve diğer tüm öğretmenlerimize saygı ve sevgilerimle. Umarım Kadir Yaşar ve arkadaşları, o formalara en kısa sürede kavuşurlar ve hikayenin sonu güzel biter.

 






Soldan sağa: Oguz Yaşar, Etem Arslan, Hasan Yaşar, Rıfat İke, Fikret Durmaz, Arif Durmaz, Hoca?  Necmettin Macit, Hamza Kandaş, bilinmiyor, Kadir Yaşar, Oturanlar: Cihan Yurtseven, Kerim Bulut, Necmettin Ağırbaş, Mecit Yaşar, Hadi Kandaş, Yalçın Yücel

1 yorum: