19 Ağustos 2010 Perşembe

Büyüklere Masallar-Santrforun Penaltı Anındaki Endişesi

Uzaklarda, çok uzaklarda bir yerde, bir genç kız ile bir genç adam yaşarmış. Genç adam çok yetenekli bir futbolcuymuş. Hayatı boyunca sadece bir takımda oynamış. Yıllar geçmiş ve artık yaşlanmış. Ölmeden önce, kendisini hep el üstünde tutan taraftarlarına, hayatındaki bazı gizli kalmış gerçekleri açıklamak üzere bir mektup yazmış. Mektubu büyükçe bir zarfın içine, bazı fotoğraflarla ve gazete küpürleriyle beraber koymuş. En güvendiği arkadaşını çağırıp, “ben öldüğüm gün bu zarfı kulübe götürüp, herkesin okumasını sağlamalısın” diye de söz almış. Cenaze sonrası büyük kalabalık kulüp binasına akın etmiş. Herkes zarfın içinden ne çıkacağını merak ediyormuş. Kulüp başkanı kısa bir konuşmanın ardından, “bu büyük insanın son isteğini yerine getirmek üzere zarfı açıyorum” demiş. Ve başlamış mektubu okumaya.


Sevgili taraftarlar,
Biliyorsunuz bugün beni toprağa verdiniz. Hani bir zamanlar tüm şehri peşinden sürükleyen adamı. Gelmiş geçmiş en büyük futbolcumuz dediğiniz, 18 yıl formasını giydiği şehrin, tam ortasına heykelini diktiğiniz adamı. Son yolculuğumda kaç kişiydiniz bilmiyorum. Ama teker teker hepinize, bana yaşattığınız gurur dolu yıllar için teşekkür ederim. Biliniz ki, büyük bir mutluluk içinde gidiyorum. Yapmam gereken tek bir şey kaldı. Ondan sonra huzurlu bir şekilde aranızdan ayrılıyor olacağım. O yüzden bu mektubu yazıyorum.

Sizlere gönderdiğim zarfın içinde biraz eski de olsa bazı fotoğraflar göreceksiniz. Hepsinin arkasında numaralar var. Şimdi hepsini size anlatacağım.

1 numaralı fotoğraf-
16 yaşında A takıma girdiğim gün. 70 yıl geçmiş ama hala dün gibi aklımda. O günden beri beni hep desteklediniz. Herşeyimi sizlere borçluyum, varolun.

2 numaralı fotoğraf - Annemi ve babamı 4 yaşındayken trafik kazasında kaybetmişim. Bunlar onların fotoğrafı. Sizin annem ve babam olarak bildikleriniz, benim büyükbabam ve büyükannemdi aslında. Onların emeği benim üzerimde çok. Giderken onları da anmak istedim.

3 numaralı fotoğraf- Liseyi bitirdiğimde, mezuniyet töreninde yanında durduğum genç kızla, neredeyse 2 senedir beraberdik. Ne kadar güzel değil mi? Ve hala tek aşkım.

4 numaralı fotoğraf- Fotoğrafa eklediğim bir gazete küpürü olacak.“Golcü oyuncudan kanserli hastaları ziyaret ” haberinden bahsediyorum. Elini tuttuğum kadına bakın. Şu üzerinde sizin en nefret ettiğiniz takımın forması olan. Şimdi bir de 3 numaralı fotoğrafa tekrar bakın. Aslında ben, kanserli hastaları ziyaret etmiyordum.

5 numaralı fotoğraf-Büyük sırrımı ölene kadar saklayan doktorlar ve hemşireler.

6 numaralı fotoğraf-Her gece dışarı çıktığımı, bar, pavyon dolaştığımı iddia ediyorlardı. Yöneticiler akşamları beni evde bulamadıklarından şikayet ederlerdi. Ben ise kimselere gerçeği söyleyemezdim. Maç ve kamp olmadığı her akşam hastaneye onun yanına gider, O uyuyana kadar yanında kalırdım. Bir gün sabaha karşı saat 05.00’da evimin önünde çekilen bu fotoğrafı hatırladınız mı? Yaklaşık bir ay kadro dışı kalmıştım bu fotoğraf sayesinde. O gece aşkımın son arzusunu yerine getirip, acılarına son verdiğim geceydi. Bilemezdiniz biliyorum, bu yüzden ben sizi çoktan affettim. Umarım Tanrı da beni affeder.

7 numaralı fotoğraf- Kaleleri şaşırmıştım ve günlerce alay etmiştiniz benimle. Kendi kaleme gol attıktan sonra, rakip tribünlere koşup, gol sevinci yaşamıştım ya. Hem kızmıştınız hem de komik gelmişti size değil mi? Yine aynı maçta penaltıyı gole çevirememiştim hani. O gün aslında talihsiz bir günümde değildim. Rakip tribünlerdeki aşkıma koşmuştum. İnşallah şu anda beni anlayabiliyorsunuzdur.

8 numaralı fotoğraf- Evlendiğimiz gün. Ölümünden bir kaç gün önce, azıcık da olsa hala konuşabiliyorken, “EVET” dediği an. Bana bu onuru yaşatmadan, ölmesine izin veremezdim.

9 numaralı fotoğraf- Biliyorum burada sadece rakamlar var. İşte benim tüm param bu. Hepsini kulübüme geri veriyorum. Artık ihtiyacım kalmadı ki. Fazla vermiş olmalılar, çünkü bir türlü harcayamadım.

Yukarılarda bir yerlerde görüşmek üzere.


Hikaye O ki; aradan bir yıl geçtikten sonra, santrforun şehir merkezindeki heykelini kaldırmışlar. Çünkü yerine eşiyle beraber oldukları yeni bir heykelini dikmişler. Kadının üzerinde mavi, adamın üzerinde kırmızı forma. Ve bugün, şehrin göbeğinde iki ezeli rakibe gönül vermiş, iki aşık, yaşatılmaya devam ediyormuş. Ne zaman bu iki takım karşı karşıya gelse; bir taraf penaltı kaçırdığında veya kendi kalesine gol attığında, aşkları hatırlanırmış. Kimbilir belki de gerçekten, rakip tribünde bir başka aşık vardır.

Kaçan hangi penaltı veya kendi kalemize attığımız hangi gol, herhangi bir aşktan daha üstündür ki zaten.

***
Sabri Ugan'ın, Radyospor'daki "Isınma Turu" programındaki anlatımıyla



2 yorum:

  1. Bu yazıyı yazdıktan 1 gün sonra kendi kalemize gol attık Konya'da. İşin garibi, sahaya giren bir gencin hikayesini anlattığım http://pikniktedomivole.blogspot.com/2009/08/dedemin-kulleri.html adresindeki yazıdan bir gün sonra da BJK-G.Antep maçında sahaya birisi girmişti :))

    YanıtlaSil
  2. Aradan bir hafta geçti ve kendi kalemize bir gol daha attık iyi mi.(bkz Volkan Yaman)

    YanıtlaSil