20 Kasım 2016 Pazar

Değerli Topraklar

Ülkenin devlet televizyonunda bir futbol programı. Spiker Eskişehir Atatürk Stadyumu'ndan bahsediyor. "Kötü stat" diyor. "Yakışmıyor" diyor.

1953'de hizmete girmişti.
Önceleri takım elbiseyle oturduk taştan tribün basamaklarına.
Kapasitesi küçüktü, sığamazdık. Tanımadığımız çocukları kucaklayıp ikiye bir içeriye girerdik. Karşı çıkan görevlilere diklenirdik. Çoğunlukla tepkiye boyun eğen görevli, bazen de diretirdi. Elimizdeki bileti çocuğa verir, gidip bir bilet daha alır, yeniden kuyruğa girerdik. Elbette kucağımıza bir çocuk daha alarak. O çocuklar büyüdü ve başkalarının çocuklarını kucaklayıp ikiye bir yapmaya hep devam ettiler.

Sonra neler oldu neler.
Stadyum kara teslim oldu. Çimlerinin üzerindeki karları traktörlerle temizlemek istediler, çimlerini söktüler.
Tuvaleti azdı, devre aralarında duvarlarına işedik.
Süper Lig tarihinin en erken golünü orada yedik.
Marsilya'yı, Sevilla'yı ve daha nicelerini orada gördük.
Hepimiz, çocuklarımız hatta bazılarımızın torunları, Eskişehirspor'u ilk defa onun sıralarında izledik.
Amigo Orhan ilk defa orada başladı şefliğe.
Tribün kültürü ilk defa orada yeşerdi.
Fethi, Nihat, Ender ne güzel filelere gönderdi.
Ah be, ne günlerdi.
Hani insanlar öldüğünde deriz ya, inşallah biz de onun gibi yaşarız diye. Ne stadyumlar yaşamadı onun yaşadıklarını.
3.ligdeyken, 30 bini bulduk, kaldırabileceğinden fazlasını aldı, yıkılmadı.
O stadyumun çimlerine Necdet'in kanı aktı.O kan, Arif'in Şam Tatlısı'nın şerbetine karıştı.
En sonunda yaktık onu, küle çevirdik. O küller gökyüzüne, gözyaşlarımız Porsuk'a doğru yol almakta. 
 
Şimdi en başa dönelim.
Ülkenin devlet televizyonunda bir futbol programı. Spiker stadyumdan bahsediyor. Kötü stat diyor. Yakışmıyor diyor.

Önder Özen karşılık veriyor."Orada yaşanmış olanları düşünürseniz, Eskişehir Atatürk Stadyumu değerli topraklardır." Eskişehir Atatürk Stadyumu'nu iki kelimeyle daha başka nasıl anlatabilirsiniz ki; Değerli Topraklar.

Vasiyetimdir, bu değerli topraklarda, bizden sonra gelecek nesiller, Atatürk Stadyumu'nu eski yerinde yeniden inşa etsinler. Belki ruhlarımız bir nebze huzur bulur. Bugün Sazova'daki yeni mabedimizde, yıllar sonra oraları "Değerli Topraklar" diye anlatacağımız, yeni bir yolculuğa başlıyoruz. İsmail Arca gibi futbolculara, Şemsettin gibi delicesine sevenlere ihtiyacımız olacak. Yolun açık olsun Eskişehir ATATÜRK Stadyumu.

***

Ve evet yine bir şarkımız var.
Those Were The Days (Ne günlerdi amk) (hey gidi günler hey)
Ama brutal versiyonu. Şarkının aslı rusçadır. İyi olan her şarkıyı başka dillere de çevirirler ve en çok bilineni Mary Hopkins'in söylediği şarkıdır. Ama ben bunu seviyorum. Siz şarkıyı dinleyin dinlemesine ama şarkının nakarat bölümünde şunu söyleyin.

Ben seninle varım.
Seninle varlığım.
Sensizliğin içine sıçarım

Kalbimdesin hala
Bitmeyecek rüya
Gelmese de tenekeden kupa

Lay lay lay lay lay lay

-Patron.
-Hayırdır Hilmi yatmadın mı sen hala?
-Bu alkolü icat eden arkadaşı tebrik ediyorum. Güzel buluş. O passoligi icat edeni de...
-Haklısın Hilmi, ben de bu passoligi icat edenlerin akaminko.
-Sen şarkı mı söylüyordun patron.
-Beste yaptım Hilmi, haydi gel beraber söyleyelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder