28 Ağustos 2009 Cuma

Dedemin Külleri

Tavlaya yeni oturmuştuk. Dedemi yine yenmek üzereydim. O da sinirleniyor, “zar gelmiyor” diye mırıldanıyordu. Tam o sırada içeriden annemin sesi geldi;
-Yemek hazır, hadi gelin.
Dedem zar gelmemesi yüzünden zaten sinirliydi, bir de üstüne oyunu hiçe sayan bir davet gelince;
-Kızım yemeğin sırası mı şimdi. Siz başlayın biz sonra yiyeceğiz. Atsana şu zarı, elinde tutma be çocuk.
Baktım ki dedem beni yenmeden, yemek masasına oturamayacağız, bilerek yenilmeye karar verdim. 15 dakika sonra dedemin halet-i ruhuyesi tamamen değişmişti. “Hadi gel yemek yiyelim” dedi. “Gerçi sen bir soğuk su içsen daha iyi olur” diye de takıldı bana.

Yemekten sonra formamı giydim, maça gitmek üzere hazırdım. Dedem tekerlekli sandalyesinde, balkondan aşağı bakıyordu. Yoldan geçen taraftarlara laf sallıyordu;
-Yenmeden gelmeyin, hadi çocuklar
-Dede ben de gidiyorum.
Kafasını çevirip bana baktı.
-Demek sen de gidiyorsun, beni burada bırakıp gidiyorsunuz alacağınız olsun. O baban olacak adam da gidiyor mu?
-Ama dede biliyorsun doktor yasakladı. Kalbin kaldırmayabilir. Hem babam da gidemiyor maça, fabrikadan çağırmışlar.
-Sanki burada otururken, kalbim farklı mı çarpıyor sanıyorsunuz. Beni başka doktora götürün, sevmedim o adamı.
-Dede daha iki hafta oluyor hastaneden çıkalı. Bu sezon biraz dinlen, söz veriyorum seni gelecek sezondan itibaren maçlara ben götüreceğim.

O sezon bittiğinde, okullar da kapanmak üzereydi. Havası dedeme iyi gelir diye Ayvalık’ta bir yazlık kiraladık. Annem, kardeşim ve dedemle beraber oraya gittik. Uzun yol, dedemi çok yormuştu “ben biraz uzanacağım” dedi ve kanepenin üzerine yatmasına yardım etmemi istedi. Tekerlekli sandalyesinden kanepeye geçmesine yardım ettim. Kafasını yastığa koydu. Gözlerini kapattı. Tam onun yanından ayrılırken “beni gelecek sezon maçlara götüreceksin değil mi” diye sordu. Sonra da ekledi; “söz vermiştin ama”.
-Tamam dede, sen merak etme beraber gideceğiz.
Güzeeeel” diye söylendi
-hadi git şimdi, biraz kestireyim.

Kiraladığımız yazlığın bahçesindeki çiçeklerini, kardeşimle beraber sularken, annemin çığlığını duydum. İçeri girdiğimizde, annemi dedemin başında, onun ellerini tutmuş ağlıyorken bulduk. Dedemin bu sefer kısa çöpü çektiği belliydi. Bir elveda bile diyemeden uzun bir yolculuğa çıkmıştı.

Eve döndüğümüzde vasiyeti gereği onu bir kavanoz içinde yanımızda getirmiştik. Bütün bir yaz, annemi kavanozun önünde ağlarken görüyorduk. Babam bu duruma üzülüyor ama bir şey yapamıyordu. Zamanın en iyi ilaç olduğunu her söylediğinde, annemle kavga etmeye başlıyorlardı. Kardeşim küçük olduğu için bu olaylardan daha fazla etkileniyordu.

Ağustos ayı geldiğinde yeni sezon başlamak üzereydi. Evdeki durum ise her geçen gün kötüleşiyordu. Sezonun ilk maçına gitmek için formamı giyerken, dedeme verdiğim söz aklıma geldi. O anda kararımı verdim ve gittim kavanozun içindeki külleri pantolonumun ceplerine boşalttım. Evden, kaçarcasına fırladım. Stadyumdan içeri girerken, karşı komşumuz polis Necdet amcayı gördüm. Üst araması için onun yanına gittim;
-Necdet amca merhaba
-N’ber lan hayta
-İyidir, yeni sezona merhaba demeye geldik
-Hadi geç bakalım
-Sağol Necdet amca

Ve sonunda dedeme verdiğim sözü tutmuştum. Artık içerdeydik. Ellerim cebimde tribündeki arkadaşlarımın yanına gittim. Maç başladığında bir sonraki maça dedemi nasıl getireceğimi düşünüyordum. Ayrıca eve döndüğümde annem bana çok kızacaktı. Yeni bir karar almam gerekiyordu. Bir parça kül çıkardım dışarıya, avuçlarımdan bıraktım yavaşça. Sonra tribünün önündeki demirlere çıktım. Necdet amcanın sesini duydum;
-Lan hayta in ordan aşağıya bir tarafına bir şey olacak.
Demirlerden atlayıp, kendimi sahanın içine bıraktım. Üzerime doğru gelen polislere aldırış etmeden sahanın içine daldım. Bir yandan koşuyor, bir yandan elimi cebime daldırıp dedemin küllerini yeşil çimlerin üzerine serpiyordum. Arkamdan bir ordu kovalıyormuş gibi hissediyordum. Tribünler çıldırmış gibi, kurtulduğum her polisten sonra “Oleeeyy” diye bağırıyordu. Ceplerimi dışarı çıkarıp, kalan son külleri de bıraktıktan sonra yakalandım. Hırpalamaya çalıştılar ve bunu da başardılar. Araya bizim futbolcular girdi. Polisler beni stadın dışına çıkarıp, karakola getirdiler. Birkaç saat sonra annem ve babamla karakoldan çıkarken, evde başıma gelecekleri düşünüyordum. Eve gelince yaptıklarımı anlattığımda, annemi uzun bir süre sonra ilk defa gülerken görmüştüm. Hem de kahkahalarla. O günden sonra her şey daha güzel oldu. Herkes olmak istediği yerdeydi artık.

Tam bir sene maçlara girmeme cezası almıştım. Dahası para cezası da vermişlerdi. Babam bu parayı harçlığımdan keseceğini söylese de, öyle olmadı. Zaten bunun bir önemi yoktu. Dedeme verdiğim sözü yerine getirmiştim.

Bir sonraki maç günü, maça gidemediğimden dedem gibi balkona çıktım. Dedemin oturduğu yerden, gelen geçen taraftarlara bağırıp durdum.
-Yenmeden gelmeyin, hadi çocuklar.


Yazarın Notu: Tamamen kurmaca bir hikayedir.


Sabri Ugan'ın Radyospor'daki programı, Isınma Turu'ndaki anlatımıyla dinlemek isteyenler için. 

3 yorum:

  1. Beşiktaş-Antep maçında sahaya dalan arkadaş Diyarbakır'daki veya Kadıköy'dekiler kadar kararlı değildi.Acaba aklında bir şeyler mi var diye düşündüm.Hemen bu muhteşem yazı aklıma geldi ve maçı beraber seyrettiğim arkadaşıma anlatacaktım ,vazgeçtim ."ptesi göndereyim de oku" dedim...

    YanıtlaSil
  2. Olağanüstü dramatik ama asla trajik değil. Kısa film senaryosu olarak değerlendirilmesi caizdir:)

    YanıtlaSil